BU FASL, İKİ NEFHA ARASINDAKİ TEVAKKUFU BİLDİRMEKTEDİR
Birinci nefhada olan ölüm ikinci ölümdür. Çünkü bu ölüm bâtınî hisleri de giderir, yok eder. Birinci ölüm ise, sâdece [konuşma, işitme, tadma gibi] zâhirî hisleri gidermişti. O zaman bazı cesedler hareket ederdi. [Peygamberlerin kabirlerinde namaz kıldığını bildiren hadis-i şerif bunun açık delîlidir. Buna bozuk îtikatlı kimseler inanmıyor.] İkinci ölümden sonra ise, namaz kılamazlar. Oruç tutamazlar. İbâdet edemezler. Allahü teâlâ bir yere melek koysa elbette orada dururdu. Zîrâ melek de âleminde bulunmaya hırslıdır. Nefis [yâni ruh] basîttir. Eğer cesette olursa his etmeye ve harekete sebep olur. Âlimler bu iki nefha arasındaki mevt zamanında ihtilâf ettiler. Çok âlimlere göre kırk senedir.
İlm ve marifette kâmil olduğuna inandığım bir zat haber verip, bunu Allahdan başka kimse bilmez. Bu ilâhî sırlardandır, dedi. Yine bana haber verdi ki, (İllâ men şâ Allah) âyet-i kerimesindeki istisnâ, hâssaten Allahü teâlâdır, dedi. Ben de cevaben dedim ki: Hz. Peygamber aleyhisselâmın, (Kıyâmet gününde, ilk benim kabrim açılacaktır. O zaman, kardeşim Mûsâ aleyhisselâmı, Arş-ı âlânın ayağına yapışmış bulurum. Benden evvel mi ba's olundu veya Allahü teâlânın istisnâ ettiği kimselerden midir bilmiyorum) hadis-i şerifinin mânası nedir?
Bizim anladığımıza göre, eğer cismsiz olup, Mûsâın ruhu cism olarak görülmüş ise, bu hadis-i şeriften hâric olmaz ve Hz. Peygamberin istisnâsından sonra, emr-i fezada yâni dehşet ve korku zamanında olur ise yine böyledir. Zîrâ her canlı, o zaman korku ve fezadadır. Yâni, birinci sûr üfürüldüğü vakit insanı korku alır ve hemen vefât ediverir. İkinci nefhaya kadar, o hâlde devam eder. İşte o zaman mahlûkatta cesedli, cüsseli birşey bulunmaz. Hz. Fahr-i âlemin kendisine yerin yarılması zamanı bu zamandır.
Nitekim Ka'b-ül-ahbâr, Hz. Ömerin meclisinde, bu makamın korku ve şiddetinden haber verdiği zaman dedi ki: (Yâ Hattâb oğlu! Bu zamanda yetmiş Peygamberin amelini yapmış olsan, zannederim ki, sen kurtulamazsın, bu meşakkat ve feryâddan Allahü teâlânın müstesnâ kıldığı kimseler kurtulur. Onlar da dördüncü kat semada bulunan kimselerdir.) Şüphesiz Mûsâ onlardandır. Allahü teâlânın müstesnâ buyurması, (Bugün mülk kimindir) ilâhî suâlinin beyanından öncedir. Eğer emrolunduğu zaman, bir kimse bulunsaydı, Allahü teâlânın (Limen-il-mülk-ül-yevm) suâline cevap verip, muhakkak (Ey Vâhid, ey Kahhâr olan Allahım, elbette senindir) derdi.